Almanya’da Maruz Kaldığım Irkçılık Deneyimleri

Almanya'da Irkçılık
Paylaş

Almanya’ya iş arama vizesiyle gidip kısa süreli kaldım. Çocuklarım alışamayınca geri döndüm. Kısa sürede pek çok ırkçılığa maruz kaldım. Almanya’yı sürekli överek anlatanlar iyi okusun: bu ırkçılık deneyimlerimi Schleswig-Holstein, Kiel’de yaşadım.

Herkesin fenotipi aynı değil. Beyaz tenliyseniz bu sizin şansınız — en azından Avrupa için. Ben Arap kökenliyim; bilinen Ortadoğulu fenotipine sahibim. Bu utanılacak bir durum değil, buyum yani. Türkiye’de benim gibi çok insan olduğu için kimse kimseye garip gözle bakmıyor. Fakat Almanya’ya adım atar atmaz tüm gözlerin üzerime kilitlendiğini hissettim. Bunu bireysel algılamadım; AFD diye anılan ırkçı partilerin yükselişiyle toplum göçmenlere, özellikle Ortadoğululara karşı nefretle bakar hale gelmiş. Bunları bilerek üzerime alınmadım; en azından ilk günlerde alınmadım.

Yolda, otobüs durağında, festival alanında fark etmeksizin Almanlar nefretle bakıyorlardı. O bakışları görmeniz lazım; hayatımda böyle nefret dolu bakışlara maruz kalmamıştım.

Almanlar yolda yürürken genelde “hallo” ya da “moin” diyerek selamlaşır. Ben de gördüğümde onlara selam veririm. Ancak selam vermeyip önüme tükürenler, gözlerimin içine bakıp hakaret edenler de çok oldu. Bunu bireysel algılamayayım ama “Ortadoğuluyuz” diye bu kadarına maruz kalmak kabul edilemez. Almanca bilseydim tartışacağım ama bilmediğim için çoğu zaman ters ters bakıp yoluma devam etmek zorunda kaldım.

Çocuklarımı anaokuluna yakın bir parkta oynatmaya çıkarıyordum. Anaokulundaki çocuklarla park saatleri çakıştı; çitlerle çevrili olduğu için çocuklarım parkta oynuyor, ben de çitlerin dışında onları izliyordum. Anaokulu çocukları sarışın, mavi gözlüydü. Aman Allah’ım, hepsi aynı anda bana tükürmeye başladı. “Gidin” diyorum, yer değiştiriyorum ama yine de devam ettiler. En sonunda öğretmenlerine el kol yapıp durumu fark ettirdim ve öğretmen çocukları uyardı. Ortadoğulu görünce nefretle tükürüyorlardı. Evde aileleri tarafından nasıl yetiştiriliyorlarsa, küçüklükten itibaren farklı insanlara ırkçılık yapmaya alıştırılıyorlardı.

Telefonda konuşarak yürürken anaokuluna ebeveynlerin çocuklarını getirdiğini gördüm. Biri çocuğunu okula bırakırken beni görünce yüzü düştü. Okula yakın bile değildim; ormanlık alanda yürüyüş yapıyordum, misafir olduğumuz evin önüydü. İçeridekiler öğretmenleri çağırıp beni işaret etti: “Bu kim?” diye. Potansiyel suçluymuşuz gibi fişleniyoruz.

Türkler kendi mahallelerini ve topluluklarını kurmuş; kendi aralarında takılıyorlar. Adamların neden öyle yaptığını anladım: küçük ve büyük ırkçılarla uğraşacaklarına kendi aralarında mutlu mesut yaşamak daha mantıklı. Bunu eleştirmiyorum; yüzde yüz haklılar. Dili ihtiyaçları kadar öğrenip kültürlerini yaşatıyorlar, iş hayatında emek verip karşılığını alıyorlar, yaşamlarına bakıyorlar.

Uzun süre yaşasaydım, iş hayatına girseydim kesinlikle fiziksel tepki verebilecek kadar çok olumsuz olay beni bekliyordu. Neyse ki Almanya maceramı sonlandırdım.

Ton Balığı Tüketmek Zararlı Mı?

Ton Balığı Tüketmek Zararlı mı?

Önceki Yazı
Deutsche Welle

DW’nin Türkiye Üzerindeki Algı Politikası

Sonraki Yazı
Yorumlar
Yorum Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir.