Hiç birinin başına kötü bir şey geldiğinde, içten içe bir gülümseme yakaladın mı kendinde? Belki de bir arkadaşının iş görüşmesinde başarısız olduğunu duyduğunda ya da sosyal medyada mükemmel hayatını sergileyen birinin tökezlediğini gördüğünde… İşte bu his, Almanca’da “Schadenfreude ” olarak adlandırılıyor. Kelime anlamı “başkasının zararından duyulan sevinç” olan bu kavram, kulağa biraz acımasız gelse de, aslında hepimizin içinde bir yerlerde var. Ama neden? Neden başkalarının kötü anlarından keyif alıyoruz? Gel, bu konuyu biraz deşelim.
İnsan Doğası ve Schadenfreude
İnsan doğası karmaşık bir şey. Hepimiz empati kurabilen, yardımsever varlıklar olduğumuzu düşünmek isteriz. Ama dürüst olalım, bazen başkalarının başarısızlıkları ya da talihsizlikleri bizi mutlu eder. Bu, kötü bir insan olduğumuz anlamına mı gelir? Hayır. Aslında bu, tamamen insan olmanın bir parçası.
Schadenfreude, kıskançlık, rekabet ve adalet duygusuyla yakından bağlantılı. Mesela, bir iş arkadaşının terfi aldığını düşün. İçten içe “Keşke ben olsaydım” dediğin an, onun bir hata yapmasını beklemeye başlıyorsun. Bu, senin kötü biri olduğun anlamına gelmez. Sadece, kendi başarısızlıklarını başkalarının başarısızlıklarıyla dengelemeye çalışıyorsun. Bir nevi, “Eğer o da başarısızsa, ben o kadar da kötü değilim” diyorsun.
Sosyal Medya ve Schadenfreude
Sosyal medya, Schadenfreude’yi adeta körüklüyor. Instagram’da mükemmel tatil fotoğrafları paylaşan birinin, havaalanında valizini kaybettiğini duyduğunda hissettiğin o küçük mutluluk… İşte bu! Sosyal medya, insanların hayatlarını sürekli bir yarış gibi sergilemesine neden oluyor. Ve bu yarışta, birinin tökezlemesi, diğerlerinin kendini daha iyi hissetmesini sağlıyor.
Ama burada bir ironi var. Sosyal medyada başkalarının başarısızlıklarından keyif alırken, aynı zamanda kendi başarısızlıklarımızı da sergilemekten korkuyoruz. Bu, bir kısır döngü yaratıyor. Herkes mükemmel görünmeye çalışıyor, ama kimse mükemmel değil. Ve bu mükemmel olmayan anlar, Schadenfreude’nin yakıtı oluyor.
Schadenfreude’nin Psikolojik Temelleri
Peki, bu his nereden geliyor? Psikologlar, Schadenfreude’nin üç temel kaynağı olduğunu söylüyor: kıskançlık , rekabet ve adalet duygusu .
- Kıskançlık : Birinin sahip olduğu bir şeyi istediğimizde, onun bunu kaybetmesi bizi rahatlatır. Bu, “Eğer ben sahip olamıyorsam, o da sahip olmasın” düşüncesinden kaynaklanır.
- Rekabet : Özellikle iş hayatında ya da sosyal çevrede, birinin başarısızlığı, bizim daha iyi bir konumda olduğumuzu hissettirir.
- Adalet Duygusu : Eğer birinin haksız yere bir avantaj elde ettiğini düşünüyorsak, onun tökezlemesi bize “Dünya adil” hissi verir.
Schadenfreude’nin İyi Yanları Var mı?
Evet, kulağa garip gelebilir ama Schadenfreude’nin bazı olumlu yanları da var. Öncelikle, bu his, kendi başarısızlıklarımızla başa çıkmamıza yardımcı olabilir. Başkalarının da hata yaptığını görmek, insan olduğumuzu hatırlatır. Ayrıca, bu duygu, sosyal bağları güçlendirebilir. Mesela, bir grup insanın ortak bir düşmana karşı Schadenfreude hissetmesi, onları birbirine daha da yakınlaştırabilir.
Ama dikkat! Schadenfreude, kontrol edilmediğinde toksik bir hale gelebilir. Sürekli başkalarının kötü anlarından keyif almak, hem seni hem de çevrendekileri olumsuz etkileyebilir. Bu yüzden, bu hissi fark etmek ve yönetmek önemli.
Sonuç: İnsan Olmanın Bir Parçası
Schadenfreude, hepimizin içinde var olan bir duygu. Bu, kötü bir insan olduğumuz anlamına gelmez. Sadece, insan olmanın karmaşıklığını gösterir. Önemli olan, bu hissi fark etmek ve onun bizi ele geçirmesine izin vermemek. Başkalarının başarısızlıklarından keyif almak yerine, kendi başarılarımızı inşa etmeye odaklanmalıyız. Çünkü sonunda, başkalarının tökezlemesi değil, kendi ayakta duruşumuz bizi mutlu eder.
Başkasının acısından zevk almak kulağa kötü gelse de, bu duyguyu anlamak ve yönetmek, daha iyi bir insan olmanın anahtarı olabilir. Unutma, hepimiz insanız ve bu tür duygular, insan olmanın bir parçası.
Başarılar ve mutluluklar seninle olsun!