Orta Çağ, pek çok açıdan ilginç ve bir o kadar da ürkütücü bir dönemdi. Dönemin hukuk sistemi ise, günümüzden oldukça farklıydı. Düşünsenize, suçlu olup olmadığınızın anlaşılması için ateşle ya da suyla sınandığınızı! İşte bu sıra dışı yargılama yöntemi, ordali olarak biliniyordu.
Ordali, kelimenin tam anlamıyla bir “tanrının hükmü” anlamına geliyordu. Bu yöntemle, Tanrı’nın adaletinin doğrudan tecelli edeceğine inanılırdı. Sanık, Tanrı’nın gücüyle sınanır ve suçlu olup olmadığı bu şekilde belirlenirdi. Peki, bu nasıl mı olurdu?
Öncelikle, ateşle yargılama en bilinen ordali türlerinden biriydi. Sanık, kızgın demir bir çubuğu elinde taşır veya ateş üzerinde yürürdü. Eğer birkaç gün sonra yaralar iyileşirse, masum olduğuna hükmedilirdi. Ama işin asıl korkutucu kısmı, eğer yaraları iyileşmezse, suçlu sayılır ve cezalandırılırdı.
Bir diğer yöntem ise su ile yargılama idi. Sanık, elleri ve ayakları bağlı bir şekilde suya atılırdı. Eğer batarsa masum, su üzerinde kalırsa suçlu kabul edilirdi. Bu yöntem, özellikle cadılık suçlamalarında sıkça kullanılırdı. Çünkü suyun, saf olanı kabul edip, suçluyu reddedeceğine inanılırdı.
Bu günümüz bakış açısıyla oldukça ilkel ve mantıksız görünebilir. Ancak o dönemde, bu tür yöntemler toplumun inanç sistemine ve adalet arayışına hizmet ediyordu. İnsanlar, Tanrı’nın adaletinin mutlak olduğuna ve ordali yoluyla doğru kararların verileceğine inanıyordu.
Sonuç olarak, Orta Çağ’da kullanılan ordali, tarihin en ilginç ve ürkütücü hukuk sistemlerinden biri olarak dikkat çekiyor. Bu yöntemler, adalet arayışının insanoğlunun tarih boyunca ne kadar çeşitli ve değişken olduğunu bize gösteriyor. Modern hukuk sisteminin değerini daha iyi anlamamıza da yardımcı oluyor. Tarih, her zaman bize geçmişin hatalarından ders almayı öğretiyor.