Bu yazıyı okumaya başlamadan önce yapacağım eleştirinin siyasi boyutta olmadığını belirteyim. Belediyenin, önüne gelen imza kampanyası ve toplumsal duyarlılık nedeniyle bu kararı aldığını düşünüyorum. Ben işin insani boyutundayım. Ekmek parası peşinde olan insanların evine ne götüreceği konusunda endişe duyuyorum.
Belediyeye bağlı İZULAŞ bünyesindeki fayton işletmesi de 1 Mayıs’tan itibaren kapatıldı. Karşıyaka, Selçuk ve Dikili ilçelerindeki toplam 32 faytonun faaliyetlerine de son verildi. Hayvanlarla çekilen taşıtların kent merkezindeki bulvar ve caddelere çıkışına yasaklama getirildi.
Hayvan haklarını gözetmek ve buna göre hareket etmek yerel belediyelerin tabii ki öncelikli görevlerinden biridir. İşin bu yönüyle kararlar almak gerçekten takdire şayan…
Duyduğuma göre yaklaşık 16 bin imza toplayan hayvanseverler bu kararın alınmasında oldukça etkili olmuş. Kendilerine hayvanları düşünmeleri yönünden teşekkür ediyorum.
Hayvanların boşu boşuna eziyet görmesini istemeyiz. İnsanların para hırsı yüzünden hayvanlar acı çekmemeli… Katılıyorum…
İtiraz ettiğim nokta şurası…
İzmir’de faytonculuk yapan insanların hayvanlara kötü muamele yaptığını kesinlikle görmedim. Siz gördünüz mü? Elinizde kötü muameleye ait resim ya da video var mı? Yazın sıcaklarda sürekli serinletmeye çalıştıklarına defalarca şahit oldum. İzmir faytonculuk anlamında çok aktif bir yer değil. Faytona binen insanlar nostalji amacıyla heves uğruna biniyorlar.
Zaten bir avuç faytonculuk yapan insan var… Onlarda genel olarak göçmen kardeşlerimiz… Evlerine ekmek götürme derdinde olan hayvanlarına değer veren insanlar. Gün içinde çok yormadıkları hayvanlarını akşam gayet yeşillik alanlara götürüp rahat etmelerini sağlıyorlar. Bu gözler bunu gördü. Peki hayvansever dostlarımız bu gerçeklerin farkında mı?
Göçmenlerin atlarına nasıl iyi baktıklarını ve değer verdiklerini gördüler mi? Ezbere hayvan haklarını savunmak kolay…
Öyle imza toplayıp kararlar aldırmak ve baskı mekanizması oluşturmak, tek taraflı düşününce hoş geliyor.
İşin bir de göz ardı edilen tarafı var…
Bir şekilde eğitim alamamış ve hayata zar zor tutunmuş insanları ekmeğinden edince ne olacak? Bunlar bu saatten sonra ne iş yapacak? Nasıl karın doyuracaklar? Kiralarını nasıl ödeyecekler? Çocukları nasıl eğitim alacak?
Ayrıca faytonculuk için kullanmayınca hayvanlar daha iyi şartlarda mı yaşayacak? Bir süre bakılan atlar evi geçindiremezse mecburen kasaplara gönderilir. Bir güzel sucuk yapılır ve sofralarımıza kadar gelir. Umarım hayvanseverler bunun farkındadır.
Burası İstanbul değil. Burası o kadar para kazanılan yer değil. Rant minimum seviyede… İstanbul Adalar’da atlar 2-3 ayda haşat oluyor. Yokuşları çok kötü. Taksi plakası gibi fayton plakası alıyorlar İstanbul’da… Tarifeli ücretleri bile belli. Burası İzmir… Yokuş yok. İnsanlar Adalar’daki gibi faytonlara hücum etmiyor. Atlar 2-3 ay sonra uçurumdan martılara yem olarak atılmıyor. Gayet güzel şartlarda, kısmen doğalarına uygun olarak varlıklarını sürdürüyorlar.
Kişisel blog olarak etki alanım sınırlı olabilir. Ben yine de birilerine sesimi duyurabilirim diye bu yazıyı yazıyorum. Umarım yetkili birileri okur da kararlarını insani boyutuyla tekrar ele alır.
Saygılar…
Kafalarına göre bangır bangır müzik çalıp gürültü kirliliği yaratıyorlardı…
Bunlar kontrol altına alınabilirdi. Gerekli diyalog kurulup gürültü kirliliğini minimize etmek gayet mümkündü…