İzmir eski zamanlarda Smyrna olarak biliniyordu. Türkiye’nin üçüncü büyük kenti ve Ege Denizi’ne kıyısı olan en kalabalık ikinci şehirdir. İzmir, Romalılar tarafından ele geçirilen ve daha sonra 15. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin bir parçası olmadan önce Büyük İskender tarafından yeniden inşa edilen geçmişi olan bir şehirdir. Yunan’dan Osmanlı’ya kadar İzmir, arkeolojik yapı ve eserleri sorunsuz bir şekilde korunmuş olan harika bir şehirdir! Bu yazımda doğma büyüme İzmirli olarak sizlere İzmir gezilecek yerler hakkında önerilerde bulunacağım.
Dario Moreno – Canım İzmir şarkısını dinleyerek yazıyı okumanız şiddetle tavsiye edilir.
1) Efes (Ephesus)
Efes, Ephesus olarak da bilinen antik bir Yunan şehridir. Roma döneminde dünyanın en büyük şehirlerinden biri olarak bilinmektedir. Hatta o zamanlar dünyanın en büyük ikinci kenti olduğu da tarih kitaplarında yer almaktadır.
Efes, Doğu Akdeniz’de korunmuş en iyi antik tapınaktır. Antik dünyanın yedi harikasından biri olduğuna inanılan Artemis tapınağını da içinde barındırmaktadır.
Birçok insan Efes’in İsa’nın annesi Meryem’in evi olduğuna inanırdı. İncil’in vahiy kitabına göre Efes, Asya’nın 7. kilisesi olarak listelenmiştir. Celsus Kütüphanesi, Yedi Uyuyanlar Mağarası, bir tiyatro, Meryem Kilisesi, Meryem Ana Evi, İsabey Camii, Aziz John Bazilikası ve Hadrian Tapınağı dahil olmak üzere çok sayıda muhteşem bölge bulunmaktadır. Efes gidilip görülmesi gereken yerlerin en başında gelmektedir.
2) Şirince
Şarap aşığı mısın? Cevabınız evet ise Şirince’yi kesinlikle ziyaret etmelisin. Çünkü ziyaret etmezsen muhtemelen dünyadaki en iyi şarapları tadamayacaksın. Şirince’ye birkaç dakika uzaklıkta, güzel beyaz evleri ve meyve şarabı ile ünlü küçük köy var. Bu köyde yöresel ürünler ve hoşunuza gidecek birçok hediyelik eşyada satılıyor.
Türkiye’nin dört bir yanından gelen farklı şarapları da yerel dükkanlardan satın alabilirsiniz. Bu bölgeye giriş ücretsizdir ve sokaklarda yürürken denemek için çok fazla ücretsiz şarap sunulmaktadır.
Şirince, Efes’e çok yakın olduğu için her iki mekanı da aynı gün gezmeniz mümkündür. Hatta aynı gün Meryem ana evi ziyareti bile yapılabilir.
3) İzmir Saat Kulesi
İzmir Saat Kulesi, İzmir’in merkezindeki Konak Meydanı’nda bulunan tarihi bir saat kulesidir. II. Abdülhamid’in tahtına çıkışının 25. yıldönümünü onurlandırmak için 1901’de bir Fransız mimar tarafından yaptırılmıştır. Dünyanın her yerinden çok sayıda turisti kendine çeken eşsiz geleneksel tarzda dekore edilmiştir.
İzmir’in en önemli sembolüdür. Saat kulesinin önünde fotoğraf çektirilmeden İzmir’den gidilmez.
4) Asansör
İzmir Saat Kulesi’ni gezmeye gittiyseniz burayı 20 dakikalık bir yürüyüşle görebilirsiniz. Konak Meydanı’ndaysanız deniz kıyısından yürüyerek Asansör’ü rahatlıkla bulabilirsiniz. Asansör temel olarak 1907 yılında uçurumun zirvelerinden Karataş sahil şeridine geçişi kolaylaştırmak için bir kamu hizmeti olarak inşa edilmiştir.
Asansörün tepesinde ziyaretiniz sırasında tadını çıkarabileceğiniz birçok yiyecek ve içecek sağlayan ünlü bir İzmir kafesi vardır. Manzara harikadır! Tüm İzmir ayaklarınızın altındadır….
5) Kadifekale
Kadifekale, İzmir şehrinin dağları arasında uzanan Kadife Kalesi olarak da bilinir. Antik Yunan kenti Symrna ile ilişkilendirildiği için MÖ 3. yy civarında denize karşı meyilli olarak yapılmıştır. Uzak bir mesafeden Türk bayrağını Kadifekale’nin tepesinde görebilirsiniz.
Kulenin tepesinden itibaren şehir ve İzmir Körfezi’nin muhteşem manzarası da rahatlıkla görülmektedir. Tekstil ve birkaç Bizans sarnıcı satan geleneksel ve klasik tezgah olduğundan bölgeye giriş herkes için ücretsizdir.
6) Kemeraltı
Kemeraltı, İzmir’in tarihi bir pazar bölgesidir. İzmir’in en hareketli yerlerinden biri olan Osmanlı Devleti’nin en eski ve en önemli bölgelerinden biridir. Pazar temel olarak Konak Meydanı’ndan Agora’ya kadar uzanıyor.
Kemeraltı 17. yüzyıldan beri varlığını sürdürmektedir ve mağazaların, esnafların, atölyelerin, kahvelerin, camilerin, çay bahçelerinin ve yemek yerlerinin bulunduğu genişçe bir bölgedir.
Kalabalık ve zengin caddelerini, tarihi ibadet yerlerini ve saklı avlularını keşfetmek için günlerini geçirmek isteyenler muhtemelen burada gerçek İzmir’i göreceklerdir. Kentin gerçek kalbini ve ruhunu tam olarak hissedebileceğiniz yer burasıdır.
7) Aziz Polycarp Kilisesi
İzmir’deyseniz kesinlikle Saint Polycarp Kilisesi‘ni ziyaret etmelisiniz. Kilise 17. yüzyılda inşa edilmiştir. Bu Katolik Kilisesi en eski ve halen işleyen bir Hıristiyanlık evidir.
Kilisenin iç duvarları 19. yüzyılda Raymond Charles Père adlı yerel bir mimar tarafından daha sonra yenilenecek olan fresklerle dekore edilmiştir.
Tüm duvar resimleri ve renk kombinasyonu tamamen kiliseye yakışır vaziyettedir. Kemerler içinde asılı avizeler kilise içine güzel ışık ve renk veriyor.
8) Agora
İzmir şehrinin kalbinde yer alan Agora, eski adıyla Smyrna şehrinin (İzmir’in eski adı) en iyi korunmuş kalıntılarından biridir. Bu bir açık hava müzesidir.
Agora (eski Yunanistan’da meclisler ve pazarlar için kullanılan bir kamusal alan), 4. yüzyıl sonlarından kalma taş kemerleri, sarnıçlar ve bazilikaları ile şaşırtıcı ve büyüleyici bir yerdir. Görülmeden gidilmemeli…
9) Kordon
Kordon, hafta sonları arkadaşlar ve aileler için merkez görevi gören şehrin güzel bir parçasıdır ve yürüyüş yapmak veya koşmak için harika bir yerdir. Aynı zamanda çok güzel, çekici ve kelimenin tam anlamıyla moda restoranlar, barlar ve körfezin muhteşem manzarasına sahip bir atmosferi var. İzmir’in en çok alkol tüketilen bölgesidir.
10) Pergamon Antik Kenti
Bergama olarak da bilinen ve 8500 yıllık bir geçmişi olan antik Bergama şehri İzmir’in 100 km kuzeyinde Bakırçay Havzası’nda yer almaktadır. Medeniyet tarihinin en eski yerleşim yerlerinden biridir. Tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır.
Bergama Şehri Akropolü (kentin üst kısmı), Bakırçay’ın söndürdüğü ovaların hakim olduğu tepe üzerinde büyük bir kale görünümündedir. Akropolden yaklaşık 820 metre uzakta, M.Ö. 4. yüzyılda kurulan Asklepion’da hastane, kütüphane ve amfitiyatro bulunmaktadır.
Bergama’daki Helenistik çağın en büyük kütüphanelerinden birinde “Pergamon derisi” olarak adlandırılan parşömenler vardır. Roma generali ve politikacı olan Marcus Antonius daha sonra tüm kitapları M.Ö 41’de Mısır Kraliçesi Kleopatra’ya hediye etmiştir.