Bu yazımda severek seyrettiğim “303” filminin incelemesini okuyacaksınız. Spoiler için şimdiden üzgünüm.
303 filmi, Alman yönetmen Hans Weingartner‘ın romantik kategoride son yılların en başarılı ve tatmin edici filmlerinden biri.
Bazen hayatınıza dokunan ve beyninizden geçen şeyleri işleyen filmler seyretmek istersiniz ya; ben filmimi buldum. Tam aradığım diyaloglar, atmosfer ve yol hikayesi…
Romantik kategoride olmasına rağmen aslında Almanya’dan Portekiz’e uzanan bir yolculuğu da konu ediniyor.
Almanya’da yaşayan June (Mala Emde) 24 yaşındadır ve biyoloji okumaktadır. Ezberci eğitim sistemi nedeniyle okulundaki dersten geçemez ve kafası bozulur. Üstüne bir de gebelik testinin pozitif çıkması onu dağıtır. Jan (Anton Spieker) ise siyasal bilimler okuyan başarılı ve burs olan bir öğrencidir. June gibi o da 24 yaşındadır. Amerikan drone’larıyla ilgili yazısı nedeniyle bursu kesilmiştir. Onunda kendine göre sorunları vardır.
Portekiz’deki erkek arkadaşı Alex‘in yanına gitmek için Berlin’den karavanına atlayan June ve Jan’ın yolları bir benzin istasyonunda kesişir. Jan, gerçek babasıyla tanışmak için İspanya’ya gitmek istemektedir.
Jan, internet üzerinde anlaştığı yol arkadaşı tarafından ekilince otostop çekmek durumunda kalır ve onun bu durumuna üzülen June Köln’e kadar bırakmayı kabul eder.
Klişe anlatımın ardından özüme döneyim. 🙂
Başlangıçta çok iyi bir uyum yakalayamadıklarını göreceksiniz. Tanışma faslının ardından ‘’İntihar’’ üzerine tartışma yaptılar. Jan “İntiharın bencillik değil tercih olduğunu, öldükten sonra diğerlerini umursamanın gereksiz olduğunu” savunurken June ise “İntiharın bencillik ve geride kalanlar için enkaz durum yarattığını” savunur. Fakat intihar konusunda June çok hassastır. 27 yaşında intihar eden erkek kardeşi aklına geldiği için Jan’ı ilk benzin istasyonunda indirir. Jan’da ancak arabadan indikten sonra durumu anlar ve kendine çok kızar. Bu arada telefonunu karavanda unutmuştur, koşsa da yetişemez.
Jan bir tıra otostop çekip ilerler. Gece konakladığı tırdan kalkarak benzinciye diş fırçalamaya gider. Tesadüf bu ya yolda June’ın karavanının olduğunu görür. Cep telefonu June’da kaldığı için karavana yönelir. Tam o sırada June’ın içeriye aldığı yan karavandaki şerefsiz adam ona tecavüz etmeye kalkar. Jan adamı kovar ve kavga eder. Kavga esnasında June panikle biber gazını herkese sıkar. Biber gazı ve tecavüz olayından kurtulması sonucunda Jan’ı tekrar karavana davet eder, sıcaklık başlar.
Zamanla birbirleriyle o kadar keyifli vakit geçirmeye başlarlar ki, arkalarında bıraktıkları ülkelerle birlikte yolculukları da kendilerini ve birbirlerini keşfettikleri güzel bir tatile dönüşür. Aralarındaki felsefi konuşmalarda harikadır… Diyalogların güzelliği nedeniyle bitirmemek için çok uğraştım. Yemin ediyorum 2 buçuk saatlik filmi 5 saatte bitirdim.
Kapitalizmin hedefi hepimizi yalnız Neandarteller’e çevirerek tüketimi artırmak mıdır?
# Almanya’da ne kadar kişinin yalnız yaşadığını biliyor musun?
# %50…
# Bunun arkasında bir strateji var. Ekonomik sebepler…
# Dört dairede ayrı ayrı yaşayan dört kişiyi ele al. Dört buzdolabı, dört tv, dört elektrikli süpürge, dört su ısıtıcısına ihtiyaçları var. Fakat bunlar beraber yaşasaydı hepsinden dört tane değil bir taneye ihtiyaç duyacaklardı. Yalnızken daha çok tükettikleri için, bu ekonomik açıdan daha mantıklı… June bu teoriye “kapitalizmin ayırma stratejisi” adını veriyor. Bizi yalnızlıkla izole ederek mutsuz olmamız hedefleniyor. Mutsuz olduğumuz içinde ayrıca tüketimimiz artıyormuş.
Ne kadar şahane tespitler değil mi?
June ve Jan’ın birbirlerine yönelttiği “İnsan özünde işbirlikçi mi yoksa rekabetçi midir? Tek eşlilik mi yoksa çok eşlilik mi daha iyidir? İnsan aşık olacağı kişiyi kendisi seçebilir mi? Seks ve aşk arasındaki çatışma nedir?…” gibi birçok soru ve felsefi temelde tartışma akabinde ikilinin sunduğu karşı argümanlar, 303’ü sıradan dram-romantik-yol filmi çizgisinden ayırarak, iki buçuk saat boyunca seyirciyi de içine alan doyurucu bir film haline getiriyor. Alt metinler beyni inanılmaz tatmin ediyor.
Görselliğin June ve Jan’ın yolculuklarını birçok ülkede konaklayarak geçirmeleri sebebiyle bir hayli güçlü olduğunu söyleyebilirim. Ülkelerden manzaralar, denizler, yemekler müthiş şeyler göreceksiniz. Yolculuk filmi seyretmeyi sevenleri bekleyen güzel detaylar var.
Filmin başında bir aşk yaşanacağı tahmin ediliyor; fakat aşkın bu kadar basite ve sıradanlığa indirgenmeden işlenmesi yine filmin başarılı yönlerinden biri…
Buna karşın olumsuz tarafları da var. Filmde her iki karaktere de tam anlamıyla derinlemesine girilmemesi, izlerken bize sanki hikayede birtakım eksikliklerin olduğu hissini veriyor. Bir şeylerin eksik olduğunu anlamamız tam olarak böyle başlıyor. Ayrıca geçmişte yaşadıkları travmaların etkileri tam olarak hikayeyle birleşmiyor. Dram yönü kesinlikle eksik ve havada kaldı.
303 filminin türüne nazaran daha farklı bakış açıları içeren aşk, eğlence ve beyin açıcı bir yolculuk filmi olduğunu söylemek gayet yerinde olacaktır.
Önerimi dikkate alın ve bu filmi mutlaka ama mutlaka seyredin…