Hiç düşündün mü, neden bir köpeğin ölümü bizi derinden sarsarken, bir böceğin ölümü çoğu zaman umurumuzda bile olmaz? Hatta bazen böceği öldüren biz oluruz ve bunu yaparken en ufak bir vicdan azabı bile hissetmeyiz. İşte bu durumun arkasında yatan kavramın adı: türcülük .
Türcülük, bir canlının değerini, ait olduğu türe göre belirleme eğilimidir. Yani, insan olarak bizler, diğer hayvan türlerini kendi çıkarlarımıza göre kategorize ederiz. Köpekler ve kediler “sevimli dostlarımız” olurken, inekler, tavuklar ve balıklar “yemek” olarak görülür. Böcekler ise genelde “zararlı” ya da “gereksiz” olarak etiketlenir. Peki, bu ayrımcılık neden var?
Türcülük Nedir?
Türcülük, aslında ırkçılık ya da cinsiyetçilik gibi bir ayrımcılık biçimidir. Nasıl ki bir insanı ten rengine ya da cinsiyetine göre yargılamak yanlışsa, bir hayvanı da türüne göre yargılamak aynı derecede yanlıştır. Ama işin ilginç yanı, türcülük o kadar derinlere işlemiş ki, çoğu zaman farkında bile olmuyoruz.
Mesela, bir köpeğin acı çektiğini gördüğümüzde içimiz parçalanır. Ama bir tavuk, daracık bir kafeste yaşamaya mahkûm edildiğinde ya da bir balık, canlı canlı pişirildiğinde aynı tepkiyi vermeyiz. Çünkü bize öğretilen şey, bu hayvanların “farklı” olduğu ve onların acılarının bizim için o kadar da önemli olmadığıdır.
Neden Köpekler Daha Önemli?
Köpekler, binlerce yıldır insanlarla birlikte yaşayan, evcilleştirilmiş hayvanlardır. Onlarla duygusal bir bağ kurarız. Gözlerimize bakarlar, kuyruklarını sallarlar, bizi anladıklarını hissederiz. Bu yüzden, bir köpeğin ölümü, bir arkadaşımızı kaybetmek gibi gelir.
Ama böcekler? Onlar bizimle aynı dili konuşmaz, gözlerimize bakmaz, kuyruk sallamaz. Hatta çoğu zaman korkutucu ya da iğrenç bulunurlar. Bu yüzden, bir böceğin ölümü, bir yaprağın yere düşmesi kadar sıradan gelir.
Ama bu adil mi? Bir canlının değeri, bizimle kurduğu bağa ya da dış görünüşüne göre mi belirlenmeli?
Türcülüğün Etkileri
Türcülük, sadece bireysel düzeyde değil, toplumsal ve endüstriyel düzeyde de büyük etkiler yaratır. Hayvan çiftliklerinde milyonlarca hayvan, sadece “yemek” olmak için korkunç koşullarda yaşar ve ölür. Laboratuvarlarda, kozmetik ürünler ya da ilaçlar için deneylere maruz kalırlar.
Ama köpekler? Onlar genelde bu tür muamelelerden muaf tutulur. Çünkü toplum, köpekleri “dost” olarak görür. Bu, türcülüğün en bariz örneklerinden biridir.
Türcülüğü Nasıl Aşabiliriz?
Peki, türcülüğü aşmak mümkün mü? Elbette mümkün. Bunun ilk adımı, farkındalık yaratmaktır. Her canlının, acı çekme kapasitesine sahip olduğunu ve yaşam hakkının olduğunu kabul etmeliyiz.
Bir böceği öldürmeden önce durup düşünmek, bir tavuk yemeği sipariş etmeden önce o tavuğun nasıl bir hayat yaşadığını sorgulamak, türcülüğü aşmanın küçük ama etkili adımlarıdır.
Ayrıca, vegan ya da vejetaryen bir yaşam tarzını benimsemek, hayvan haklarını savunan organizasyonlara destek olmak ve çevremizdeki insanlara bu konuda bilgi vermek de türcülüğe karşı atılabilecek önemli adımlardır.
Sonuç
Sonuç olarak, köpeklerin ölmesine böceklerinkinden daha çok üzülmemiz, tamamen öğrenilmiş bir davranıştır. Türcülük, toplumun bize dayattığı bir ayrımcılık biçimidir. Ama bu, değiştirilemez olduğu anlamına gelmez. Her birimiz, küçük adımlarla bu ayrımcılığı aşabilir ve tüm canlılara eşit bir şekilde değer vermeyi öğrenebiliriz.
Unutma, bir canlının değeri, türüne değil, hissetme kapasitesine bağlıdır. Belki de bir dahaki sefere bir böceği öldürmeden önce, onun da bir yaşam hakkı olduğunu hatırlarsın.
Haydi, türcülüğe karşı birlikte bir adım atalım. Çünkü bu dünya, sadece bizim değil, tüm canlıların evi.