Bu yazımda kahvenin tarihini gayet anlaşılır ve basit bir şekilde anlatacağım. Sıkıcı tarih kıvamında olmayacağını baştan söyleyeyim. Çoban Kaldi rivayeti dışında kalan tarihi bilgiler kaynaklar taranarak yazılmıştır.
Kahvenin tarihi binlerce yıl süren, ölüme meydan okuyan kaçışlar, entrikalar ve daha neler neler içeriyor. Uzak diyarlardan, tropik adalardan uluslararası ticaretin güç merkezlerine gelen bu içecek yasaklanmasına, kötü bilinmesine rağmen zamanla çok sevilen ve tüketilen bir içecek haline geldi.
Bu masum içecekten başta korkuldu daha sonra olumlu etkilerinden dolayı savunuldu; tıp literatürüne bile girdi. Bunun sadece basit bir içecek olmadığı, adeta ruhumuza işleyen bir sihir olduğu keşfedildi!
Efsane ve tarihi yolculuğun tadını çıkarmaya ne dersiniz? Okumaya başlamadan önce kahvenizi yanınıza almayı unutmayın.
Milattan Sonra 575-850 Yılları
Rivayete göre Kaldi adındaki Etiyopyalı bir çoban, çalının yakınında oldukça neşeli dolaşan keçilerini gözlemler. Sonraki günlerde gözlemini sürdürmeye devam eder. Keçilerinin zıpır, hareketli tavırlar sergilemelerine anlam veremeyen çoban; keçilerinin gece uyumadığını da fark eder.
Ardından ağacın meyvelerini toplar ve dönemin dini liderlerine götürür. (Kimi kaynaklar manastıra götürdü diyor, kimi kaynaklar dervişlere- sufilere götürdü diyor. Dönemin Etiyopya’sına hakim olamadığım için dini liderler diye nitelendirdim.)
Bu meyvelerin keçiler üzerindeki etkisini anlatır ve cennetten gönderildiğini iddia eder. Dini liderler, meyvenin etkilerini şeytanın işi olarak nitelendirir ve hemen ateşe atarlar.
Ancak kısa süre sonra taze kavrulmuş mis gibi kahve kokusu tüm salonu sarar. Genç bir dindarın dikkatini çeker, çekirdeklerini ateş çukurundan kapar.
Yobazların arasından çıkan modern zihniyet sayesinde dünyanın ilk baristası, çekirdekleri suyla karıştırdıktan sonra demler… Gece ayinlerinde kendisini uyanık ve zinde tuttuğunu fark eder. Ve denemeleri için diğer arkadaşlarına tavsiye eder.
“Hallelujah! – Aman Allahım” artık nasıl tepki verdiler bilemiyoruz. Gerçektende kutsal bir içecek olduğuna ve cennetten gönderildiğine ikna olurlar!
Bu arada kokulu, enerji veren meyvelerin namı sınırlı kalmayarak Etiyopya’nın farklı bölgelerine yayılır.
Etiyopya’da yaşayan Galla kabilesi, kahve çekirdekleri ile meyvesine yöresel şeyler ekleyerek tereyağı ile karıştırdı ve karışımı bir çubuk haline getirdi. (Günümüzde yediğimiz fıstıklı-fındıklı-susamlı barlar gibi düşünün.) Savaşçıları kahve karışımlı, enerji verici atıştırmalıklarıyla savaşa girdi ve yenilmezlik elde etti! Savaşlarda hiç yenilgi almadılar. Aslında benzer barlar Etiyopya’da günümüzde bile yeniyormuş. Adamlar 1500 yıllık barlara sahip… Hem de doğal… 🙂
1000
Doktor ve filozof İbn-i Sina (Batı kaynaklarında Avicenna Bukhara adıyla tanınır.) kahvenin tıbbi özelliklerini tanımlayan ilk literatürü yazıyor.
İbn-i Sina döneminin çok ilerisinde biriymiş. Gerçekten her anlamda vizyon sahibi!
1100
Aslen Yemen’de yaşayan Arap tüccarlar, Etiyopya’dan satın aldıkları kahve ile vatanlarına döner. Bitkileri ilk kez tarlalarında yetiştirirler; çekirdeklerini suda kaynatıp güzel ve canlandırıcı bir içecek oluştururlar. Buna “qahwa” veya uykuyu önleyen derler. ‘’Kahve’’ kelimesinin kökeni buradan gelir. 😉
Bu arada “kahwah” olarak da yazılmış olan Qahwa, Arapların şarap için kullandığı birçok kelimeden biridir. Kahve çekirdeğinin vişne benzeri kabuğunu soyma sürecinde alkollü bir içecek yapmak için fermente edilebilir!
Kur’an şarap ya da diğer sarhoş edici şeyleri yasaklarken, kahveye bağımlı dönemin Müslümanları demlemenin sadece uyarıcı olduğunu savunurlar. Alkol kafası için fermente edilmediğini ve bu içeceğin farklı olduğunu her yerde dile getirirler.
1453
Osmanlı Türkleri İstanbul’un fethi sonrası kahveyi herkese tanıtır. Daha doğrusu o kadar fazla tüketilir ki tanınmaması zaten mümkün değil. Zeki Türkler özel baharatlı, enerji verici bir karışım için karanfil, kakule, tarçın ve anason ekler. Asıl Osmanlı Kahvesi budur. Günümüzde glikoz-fruktoz şurubu içeren hafif içimli kahvelerin orijinal Osmanlı kahvesiyle alakası bile yok.
1454
Aden Müftüsü Etiyopya kırsalını ziyaret ediyor ve insanları kahve içerken görüyor. Çok fazla tüketilmesi onu şaşırtıyor. Çok güzel tadı olmalı diye düşünüyor. Kendisi de deniyor, gerçekten beğeniyor. İçki içmeyen vatandaşları için yeni helal bir içecek buluyor. Aden Müftüsünün onayı sayesinde kahvenin namı Mekke’ye kadar yayılıyor.
Kahvenin popülerliğinin artması ve geniş bir coğrafyaya yayılması nedeniyle Mekke’de dini toplantılar için kullanılan Kaveh Kanes olarak bilinen ilk kahvehaneler kuruluyor. Ardından şarkı söyleme ve hikaye anlatımı için etkin bir mekan haline geliyor. Kahve bahane muhabbet şahane… 🙂
1475
Kahve, hızlıca Türk kültürünün bir parçası haline geliyor. İstanbul’da aynı anda pek çok kahvehane açılıyor. Toplantı ve siyasi tartışmalar için sıcak noktalar oluyor.
Bir kadının günlük kahvesini kocasına vermemesi durumunda, kocasının kadını boşamasını yasal kılan bir yasa bile çıkarıyorlar.
Türkler arasında özel içeriği ve baharatları nedeniyle kahve yaygın bir afrodizyak olarak kullanıyormuş. Huh Huuuu 🙂
1511
1511 itibariyle sıkıntılar başlıyor! Kahvehanelerin Mekke’de popülerlik kazanmasından 50 yıl sonra Vali önce içkiyi yasaklıyor. Ardından muhalefet edilebilecek tartışmaları özellikle kontrollü şekilde teşvik ettiriyor. Bu durumu bahane ederek kahveyi ve kahvehaneleri İstanbul’a kadar yasaklatıyor.
İsyanlar patlıyor, İslam dünyasında büyük bir huzursuzluk baş gösteriyor!
Tam da kahve devrimi olacağı zaman Kahire Sultanı araya giriyor. Kahvenin kutsal olduğunu ve Valinin gereksiz yere yasakladığını söylüyor. Kahve yasağı böylece ortadan kalkıyor.
Olayı sonrasında kahvenin Müslüman dünyasında sevilen bir içecek olarak yeri güvence altına alınıyor. Bir daha asla tartışma ve yasak konusu edilmiyor.
16. ve 17. yüzyıl gelişmeleri
# Mekke’ye yaptığı hac ziyaretinin ardından Baba Budan adlı bir Hintli, midesini gizlediği birkaç verimli kahve çekirdeği ile Müslüman şehri terk etmeyi başarır. Hindistan’a döndükten sonra çekirdekleri gizlice yetiştirir. Baba Budan’ın torunları hala o kahveleri üretiyor! Hindistan’a gidiş hikayesi böylesine enteresan…
# İstanbul’a gelen Venedikli tacirler çok sevdikleri bu içeceği 1615 yılında Venedik’e götürüyor. Böylece Avrupalılar kahveyle ilk kez bu tarihte tanışıyor.
# Venedik…
Dönemin en yoğun liman kenti, dünyanın her tarafından gelen tüccarların benzersiz hazinelerini değiştirdikleri-takas yaptıkları yer. İlk başta bu nadir egzotik içecek zenginler tarafından satın alınıyor. Daha sonra fiyatı düşerek limonataya katılarak satışı yapılıp ve tıbbi amaçlar için kullanılmaya başlanıyor.
# 1645’te açılan İtalya’nın ilk kahvehanesinde kahve içildi. Kısa zamanda sayıları hızla çoğalan bu kahvehaneler diğer pek çok ülkede olduğu gibi özellikle sanatçıların, öğrencilerin ve her kesimden halkın bir araya gelerek sohbet ettikleri en gözde yerler oldu. Kahve Paris’e 1643, Londra’ya 1651’de ulaştı…
1683
1683’te Viyana Kuşatması sırasında durdurulamayan 300.000 Türk Ordusu kuşatmaya ara verdi ve ikinci kez Avusturya’nın Viyana kentini kuşatma altına aldı. Büyük kültür şehri, Osmanlı İmparatorluğuna teslim olma noktasındaydı. Çünkü savaş durumu Viyana lehine hiç sonuç vermemişti.
On yıldan beri İstanbul’da yaşayan ve Türkçeyi gayet düzgün konuşan Franz Georg Kolschitzky adında bir adam, kuşatılmış Viyana’ya hizmet etti. Kılık değiştirerek, Türk ordusunun üniformasıyla gizlice Osmanlı tarafına geçti. Hayati ve stratejik bilgi topladı. Bu sayede Lorraine Prensi ve Avusturyalılar saldırdı. Tarihte bize anlatılan sıkıntılar ve bu stratejik bilgi sızmaları nedeniyle Türkler geri çekilmek zorunda kaldı. Türkler giderken arkalarında 25.000 çadır, 10.000 öküz, 5000 deve ve büyük altınları bıraktılar ancak; Franz’a kalan gerçek hazine 500 çuval yeşil kahve çekirdeğiydi. Hiç kimse bu garip küçük kahve çekirdeklerini istemedi veya onlarla ne yapacağını bilemedi – Franz hariç.
Franz bir kahraman ilan edildiği için Avusturya vatandaşlığına geçti ve ilk Viyana kahvehanesini açma iznini aldı. Açtığı kahvehaneye kendi adını verdi. Kahveyi İstanbul’da öğrendiği gibi yapmaya başladı.
Kahveyi süzmeye, bir kaşık krema ve bal eklemeye karar vererek kendine özgü tarif oluşturdu. Bütün Viyana’daki kahvehanelerde Patron Aziz olarak tanındı.
Bundan sonraki tarihi gelişmeler; kolonilerine zorla kahve ürettiren ülkeler, kahve makinası icadı vs. Onları yazıma almak istemedim.
Pelin Batu ile Bunu Bilin İstedim | Kahvenin Tarihi! En İyi Kahve Hangi Ülkede Yetişir?
Umarım faydalı bir yazı olmuştur. Eksik ya da yanlış gördüğünüz yerleri yorum bölümünden yazabilirsiniz.
5 yorum
Daha önce bu kadar detaylı okumamıştım bir yerlerden. Güzel bir yazı olmuş. Şimdi Can hocam size kaç yıl hatır borçlandık? 🙂
Beğendiğine sevindim. İnan bu yazıyı derleyip toparlayana kadar canım çıktı. Umarım okunmaya değerdir.
Hatır gönül işleri sana işlemez hocam. Canın sağ olsun… 😉
Çok geniş ve detaylı bir anlatım olmuş. Emeğin ve sabrın için teşekkürler.
Güzel yorumun için ben teşekkür ederim.
Kahvenin tarihini çok hoş anlatmışsınız.