Sevgili kardeşlerim, hayatın karmaşık yollarında bazen iyi insanların kaybettiği, kötülük yapanların ise kazandığı gibi bir algı oluşabilir. Ancak bu, aldatıcı bir bakış açısıdır. Tıpkı okuldan kaçan öğrencilerin anlık rahatlığı gibi, bu durum da geçicidir. Gerçek kazananlar, derslerine devam eden, emek veren ve zorluklara katlananlardır. Bu fark, okul devam ederken hemen anlaşılmayabilir, ama zamanla ortaya çıkar.
Dünya, ahiretin tarlası ve eğitim yeridir. Burada asıl kaybedenler, Allah’ın kulu olduklarının farkında olmayanlar ya da bu farkındalığa rağmen gereğini yapmayanlardır. Ancak bu fark, dünya hayatı sona erdiğinde net bir şekilde görülecektir. O zaman, iş işten geçmiş olacak.
İyiler, aslında hiçbir zaman kaybetmezler. Kötüler ise her zaman kaybedenlerdir. Ancak bu gerçeği anlamak bazen zaman alabilir. Hz. İbrahim (a.s.) ile Nemrud’un durumu, bu konuda güzel bir örnektir. Nemrud, başlangıçta kazandığını zannetse de, sonunda ebedi kaybedenlerden oldu.
İbadet ve Sabır
İbadet iki kısımdır: Müsbet ibadetler, yani namaz, oruç gibi bilinen ibadetler ve menfi ibadetler, yani hastalık ve musibetler karşısında sabretmektir. Sabır, insanın aczini ve zayıflığını hissedip Rabbine sığınmasıdır ve bu, büyük sevaplar kazandırır.
Allah’ın en sevdiği kulları, peygamberler ve salih kişiler, en şiddetli belalara maruz kalmışlardır. Eğer musibetler kötü bir şey olsaydı, Allah en sevdiği kullarına bunları vermezdi. Hadis-i şerifte de belirtildiği gibi: “En ziyade musibet ve zorluklara maruz kalanlar, insanların en iyisi, en kâmilleridir.”
Müminlerin günahları, çoğu kez bu dünyada başlarına gelen bela ve musibetlerle temizlenir. Böylece ahirete kalmaz. Ancak kâfirlerin ve zalimlerin büyük günahları, bu dünyadaki cezalarla karşılanamaz ve ahirete bırakılır. Büyük suçlar, büyük mahkemelerde görülür; cehennem gibi bir ceza, ancak onların suçlarına mukabil gelir.
Laik Rejim ve İman
Değerli kardeşlerim, “Laik rejimden memnunum” diyen bir kimse, şeriatı yalanlamadığı, inkar etmediği ve onunla alay etmediği sürece, bu sözle imanını kaybetmez. “Küfre rıza küfürdür” ilkesi, kişinin kalbindeki niyet ve inançla ilgilidir. Bu tür konular, derin ve hassas meselelerdir. Tekfir, yani birini kafir ilan etmek, sıradan bir olay değildir ve dikkatle ele alınmalıdır.
Bu tür meselelerde, kişinin niyetini ve inancını sorgulamak yerine, kendi imanımızı güçlendirmeye odaklanmalıyız. Rabbim, bizleri doğru yoldan ayırmasın ve imanımızı muhafaza etsin. Selam ve dua ile…